Ana içeriğe atla

Şiirde İmge

İMGE
♦ İmge (hayal), şiiri şiir yapan, onun özünü oluşturan öğelerden biridir. “İmgesiz sanat olmaz; şiir ise hiç olmaz.” “Şiir, imgelerle düşünme sanatıdır.” gibi birçok söz vardır ki şiirde imgenin önemini vurgular.
İMGENİN VARLIK NEDENİ
♦ Dil, bilindiği gibi sınırlı sayıda sözcükten oluşur. Sözlükler, bir dildeki sözcüklerin tamamını olmasa da önemli bir kısmını bir araya getiren eserlerdir. Örneğin TDK’nin Türkçenin en kapsamlı sözlüğü olan Büyük Türkçe Sözlük’ünde 616.767 söz varlığı bulunmaktadır. Peki, bu söz varlığı, insanın duygu, düşünce ve hayal dünyasını ifade edebilmesi için yeterli midir? Ya da evrende var olan her şeyin karşılığı dilde de var mıdır? Kuşkusuz, ne insanın duygu, düşünce ve hayal dünyasına ne de evrenin zenginliğine bir sınır çizilebilir. Dilin bu sınırlılığı karşısında insan bazen kendini ifade etmekte yetersiz kalabilir. Orhan Veli‘nin “Bir yer var, biliyorum/ Her şeyi söylemek mümkün/Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum/Anlatamıyorum“dizeleri bu yetersizliğin ifadesi gibidir. Ancak insan dildeki bu sınırlılığı farklı yollarla aşmayı da deneyebilir. Sanat bir bakıma bu yolların genel adıdır. İmge yoluyla anlatım da aynı şekilde dildeki sınırlılığı aşmanın yollarından biridir.
İMGENİN OLUŞUMU
♦ İmge, duyuyla edinilen bir deneyimin zihindeki görüntüsüdür, düşünsel bir resimdir. İmgenin oluşum sürecinin ilk aşamasında, şairin dış dünyaya ait gözlemleri bulunur. Şair dış dünyada gözlemlediği nesnelerden bir seçme yapar. Sanatçı duyarlılığı ve hayal gücüyle seçtiği bu nesneler arasında değişik ilişki ve bağıntılar kurar. Gözlemlediği doğa ile ilgili, ama onun kopyası olmayan yeni bir tasarım oluşturur. Zihinde oluşan bu tasarım, dış dünyada karşılığı olmadığı için soyut ve özgündür; özgün olduğu için de etkileyici, heyecan verici, hayranlık uyandırıcıdır. Zihindeki bu özgün tasarımın şiirde dilsel göstergelerle ifade edilmesi ise imgenin oluşum sürecinde son adımdır.
Şiirde imge, günlük dilde bir arada duymaya alışık olmadığımız, ayrı anlam kategorilerine bağlı iki sözcüğün şaşırtıcı biçimde yan yana kullanılmasıyla ortaya çıkar. Örneğin “gecenin derisi” dediğimizde bir imge yaratmış oluruz. Çünkü “gece” ve “deri” sözcükleri günlük dilde aynı bağlam içinde kullanılmazlar. Bu iki sözcüğü birleştirmek akla gelmez. Bunun nedeni bu sözcüklerin gerçeklikleri arasında bir ilişkinin bulunmamasıdır. Bu yüzden biri öbürünü çağrıştırmaz. Ama biz “gecenin seğiren derisi” dediğimiz zaman şiirsel bir anlam ifade ederiz. Çünkü bu ifade imgelemin ürünüdür ve nesnel olmayan özel bir gerçekliğe sahiptir.
İMGE ÖRNEKLERİ
Sayıklama
Kedim, ayak ucumda büzülmüş, uyumakta;
İplik iplik sarıyor sükûtu bir yumakta,
Hırıl hırıl, Hırıl hırıl…
Bir göz gibi süzüyor beni camlardan gece,
Dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce,
Fırıl fırıl, Fırıl fırıl…
Söndürün lambaları, uzaklara gideyim;
Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim,
Pırıl pırıl, Pırıl pırıl…
Sussun, sussun, uzakta ölümüme ağlayan;
Gencim, ölmem, arzular kanımda bir çağlayan;
Şırıl şırıl. Şırıl şırıl…
Ne olurdu, bir kadın, elleri avucumda,
Bahsetse yaşamanın tadından başucumda,
Mırıl mırıl, Mırıl mırıl…

Söz Sanatları ve İmge
♦ İmgenin oluşumu, bağdaşık olmayan sözcükleri aynı bağlamda bir araya getirmek, onları yan yana kullanmakla gerçekleştiğine göre, bu tür bağdaştırmaların belli söz sanatlarında sağlandığını görebiliriz. Özellikle teşbih (benzetme), istiare (eğretileme), teşhis (kişileştirme), hüsnütalil (güzel nedene bağlama) adı verilen sanatlar imge oluşturmanın araçları sayılabilir.
Teşbih
Sonra, şu on yıldan bu yana Benim, fakir
milletime ikram edebildiğim
bir tek elmam var elimde,
doktor, bir kırmızı elma :
kalbim… Ne ateryo skleroz, ne nikotin, ne hapis
işte bu yüzden doktorcuğum,
bu yüzden bende bu angına pektoris…
Nâzım Hikmet
Bu şiirde şair, tıp dilinde angina pektoris adı verilen hastalığının asıl nedeninin kalbi olduğunu belirtirken bunu bir imgeyle dile getirir: Kalbini kırmızı bir elmaya benzetir. Aralarında benzerlik ilişkisi kurulan iki nesneden biri kalp, diğeri kırmızı elmadır ve bu öğelerin her ikisi de şiirde verildiği için bu bağdaştırma teşbih yoluyla yapılmıştır.
İstiare
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.
♦ Faruk Nafiz Çamlıbel, “Sanat” adlı ünlü şiirinde yukarıdaki dörtlükte de görüleceği gibi sanatta Anadolucu anlayışla Batıcı anlayışı karşılaştırır. İlk iki dizeyi okuduğumuzda şairin “sen” diye hitap ettiği Batıcı zihniyete sahip kişinin çiçekli bir sahnede beyaz bir kelebeğin raksına daldığını anlarız. Ancak bu dizeleri okurken gözümüzde nesnel gerçekliği değiştiren bir imgenin canlandığını da fark ederiz: Beyaz bir kelebeğin çiçekler içindeki bir sahnede dans etmesi. Gerçekte sahnede dans eden beyaz kelebek midir, balerin mi?
Şair, balerini bir kelebeğe benzetmiş; fakat benzeyen varlığı, yani “balerin’i söylemeyerek açık istiare yapmıştır.
Teşhis
haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Attila İlhan
♦ Yukarıdaki dizelerde şair, yemyeşil bir ayın gökte dağıldığı bir gece karanlığında, Haliç’te demirlemiş bir vapurun, dört kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü hayal ederek bir imge oluşturmuştur. Bu imgede vapurun eli kolu bağlı ve ağlıyor olması, bir cinayete kurban gitmesi, insana özgü özelliklerle kişileştirildiğini gösterir.
Hüsnitalil
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi
Faruk Nafiz Çamlıbel
♦ Yukarıdaki dizelerde şair, doğadaki bir gerçeği, tamamen hayalî bir nedene bağlayarak açıklarken doğada nesnel karşılığı olmayan güzel bir imge üretiyor. Çoban çeşmesinden akan suyun bağlar, bahçeler arasından geçmesi, doğal bir gerçektir. Şair bu gerçeği hayalî bir nedene bağlayarak değiştiriyor. Çoban çeşmesinden akan su, ateşten kızaran bir gül aramaktadır. Bağdan bağa gezmesinin nedeni budur.
(ALINTIDIR)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şiir

Şiir Sanatı Ile İlgili Temel Kavramlar Ve Bilgiler Şiir kavramı  tarih boyunca binlerce kez tanımlanmıştır. Bu tanımların hepsi birbirinden farklıdır ve pek çoğu da yanlış olarak nitelendirilemez. Çünkü çoğu zaman duygulara seslenen şiir, farklı yorumlara açık bir edebî tür olduğu için şiirin kesin bir tanımının yapılması da zordur. Şiir , Türkçe Sözlük’te şu ifadelerle açıklanmaktadır: “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk”. Bu tanımda “sembol, ritim, uyum” ve “bütünlük” kavramları dikkati çekmektedir. Bu kavramların pek çok şiir için anahtar kelimeler olduğu söylenebilir. Türk ve dünya edebiyatında şiirin dinî törenlerde söylenen ahenkli sözlerle birlikte ortaya çıktığı ve edebî türlerin en eskisi olduğu bilinmektedir. Şiir, dilin çok anlamlılığı ve ahenkli oluşu ile diğer edebî türlerden ayrılır. Şiirde bir araya gelen keli...

Edebi Sanatlar

1.)TEŞBİH(BENZETME) Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüzü olanı güçlü olana benzetmektir. Benzetmede dört unsur bulunur: a)Benzenen b)Benzetilen c)Benzetme Yönü d) Benzetme Edatı Bu öğelerin kullanılıp kullanılmaması açısından da üç çeşit benzetme vardır: Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi. Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu. Benzeyen Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin Binalar kale gibi olduğundan içeri girilemiyordu.  B.tilen B.nen B.E Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? B.tilen B.yen  Karısına yıllarca cehennem hayatı yaşattı. B.tilen B.yen  Muavin,yolculara: Pamuk eller cebe!    diye bağrıyordu. B.tilen B.yen 2.İSTİARE(EĞRETİLEME)   Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır. a.)Açık İstiare: Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiar...