Ana içeriğe atla

Yazma


Yazma Tür Ve Teknikleri


Yazma Tür Ve Teknikleri, Yazma Süreci, Paragraf Ve Özellikleri

a) Yazma Tür ve Tekniklerini Tanıma
Duygu, düşünce, hayal veya bir konudaki bilgilerin yazılı olarak anlatılması, kendi içinde aşamaları olan bir yazma sürecini içerir. Bu sürecin temel aşamaları ve bu aşamalarda yapılacak uygulamalar aşağıda sıralanmıştır.
Yazma Süreci
1. Hazırlık
a) Hazırlık aşamasında öncelikle yazılacak metnin konusu, amacı, hedef kitlesi ve türü belirlenir. Belirlenen konunun iyi sınırlandırılmış olması yazmayı kolaylaştırır. Konuyu sınırlandırmak için konunun hangi yönünün ele alınacağı açıkça belirlenmelidir. Yazılacak metnin türünün belirlenmesi de bu aşamada oldukça önemlidir çünkü yazılacak yazı, türün temel yapı unsurlarını taşımalıdır. Türlerle ilgili yapı unsurları ilgili ünitelerde ayrıca açıklanacaktır.
b) Hazırlık aşamasında ikinci olarak metinde kullanılacak düşünce, bilgi ve olaylar belirlenir. Bu amaçla başvurulacak yollar ilerleyen bölümde ayrıca açıklanacaktır.
2. Planlama
a) Yazının planlanmasında öncelikle metnin ana düşüncesi/iletisi belirlenir. Her yazı bir ana düşünce veya ileti etrafında gelişir. Bu ana düşünce yazının merkezidir ve bütün diğer düşünceler onun çevresinde gelişir.
b) Planlama aşamasında ana düşünceyle/iletiyle bağlantılı yardımcı düşüncelerin belirlenmesi ve sıralanması gerekir. Bunların ana düşünceyi destekleyen veya geliştiren yardımcı düşünceler olmasına dikkat edilmelidir.
c) Yardımcı düşünceleri destekleyen düşünceyi geliştirme yollarının belirlenmesi, planlanma aşamasının son basamağını oluşturur. Düşünceyi geliştirme yolları “paragraf” başlığı altında ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
3. Taslak Metin Oluşturma
Yazı planına uygun biçimde metin yazma, sürecin üçüncü aşamasını oluşturur. Taslak metin, daha önce belirlenen ana düşünce, yardımcı düşünce ve düşünceyi geliştirme yolları doğrultusunda oluşturulur. Taslak metin oluşturulurken farklı cümle yapılarının kullanılması metni hem anlam hem de yapı açısından zenginleştirecektir. Örneğin bir durum anlatılıyorsa isim cümleleri, olay anlatılıyorsa fiil cümleleri daha sık kullanılır.
4. Düzeltme ve Geliştirme
Taslak metni, açıklık, yalınlık, duruluk; paragraflar arası ilişki ve tutarlık; yazımnoktalama, sayfa düzeni vb. açılardan gözden geçirme ve düzeltme, yazma sürecinin önemli bir aşamasını oluşturur. Bu aşamada kelime tercihleri, metnin bağlamı dikkate alınarak yeniden değerlendirilir ve yazıdaki anlatım bozuklukları düzeltilir. Ayrıca metnin yazım, noktalama, sayfa düzeni ve okunaklılık açısından da bu aşamada değerlendirilmesi ve varsa yanlışlıkların giderilmesi gereklidir.
5. Metni Paylaşma
Yazılan metnin öğretmen, arkadaş veya aile üyeleriyle paylaşımı ve onların yazı hakkındaki değerlendirmelerinin alınması yazma sürecindeki son aşamayı oluşturur. Yazılan yazılar; sınıfta yüksek sesle okunarak, okul panosunda sergilenerek, elektronik ortamlarda veya çeşitli dergilerde basılarak da okurlarla paylaşılabilir. Paylaşım aşamasında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, üretilen ve paylaşılan metinlerin hukuki ve ahlaki sorumluluğun bilincinde hareket edilmesidir. Bu bakımdan her metnin sorumluluğu, kendisini yazan ve paylaşan kişiye aittir. Bu sorumluluğun üstlenilmesi aynı zamanda ahlaki ve hukuki bir gerekliliği de beraberinde getirir.
Yazma Sürecinde Hazırlık Aşamasında Yapılacak Uygulamalar
Hazırlık, yazma sürecinin ilk ve en önemli aşamasıdır. Bu aşamada yazılacak konu, yazının amacı, hedef kitlesi ve türü belirlenir. Burada belirlenenler, yazının bütün özelliklerini etkileyeceği için bu aşama iyi planlanmalıdır. Hazırlık aşamasında metinde kullanılacak düşünce, bilgi ve olayların belirlenmesi için şu yollar kullanılabilir:
a) Beyin fırtınası: Bu teknik, bir konu hakkındaki kavram, fikir veya çağrışımların herhangi bir süzgeçten geçirilmeden açığa çıkarılmasını amaçlar. Özgürce ortaya konulan fikir, düşünce veya hayaller bir yere yazılır. Konuyla doğrudan ilgili olanlar birbiriyle ilişkilendirilerek farklı ve yaratıcı olanlar seçilir. Genellikle bir grupla uygulanan bu teknikte ana konuyla ilgili çok sayıda fikrin ve bilginin ortaya konulması önemlidir. Söz gelişi, “hayal kurmanın bilimsel buluşlardaki önemi” hakkında bir yazı yazmaya karar verdiniz. Sınıfınızda beyin fırtınası yoluyla bu konuyu genişletmek ve bununla ilgili yaratıcı fikirleri ortaya çıkarmak istiyorsunuz. Bir arkadaşınızı yönetici olarak seçiniz. Yöneticiniz belirlenen konuyla ilgili herkese sırayla söz vererek onların söylediklerini tahtaya yazar. Ortaya çıkan fikirler gruplandırılır. Son aşamada ise yazma konusu ile doğrudan ilgili olan fikirler bir sıraya konularak diğer aşamalara geçilir.
b) Kavram ağı oluşturma: Bir konu veya kavram ile ilgili anlamsal çerçevenin belli bir düzen içerisinde oluşturulması ve görsel hâle getirilmesidir. Kavram ağları konuyla ilgili önceki bilgilerin harekete geçirilmesini, kavramlar arasında yeni ilişkilerin kurulmasını ve mevcut bilgilerin düzenlenmesini sağlar. Söz gelişi “hayal” kavramı hakkında şöyle bir kavram ağı oluşturulabilir:
Kavram Ağı
Kavram Ağı
c) Araştırma yapma: Bir konu hakkında, görsel, işitsel ve yazılı kaynaklardan gerekli bilgilerin toplanmasıdır. Araştırma yaparken dikkat edilecek en önemli nokta, konuyla ilgili gereksiz bilgilerin ayıklanması ve elde edilen bilgilerin güvenilirliğinin kontrol edilmesidir. Yazı yazılacak konuyla ilgili derlenen bilgiler belli bir sıraya konularak yazıya geçirilmelidir.
ç) Tartışma: Üzerine yazı yazılacak konunun farklı yönleri hakkında birden fazla düşünce veya yaklaşımın bir arada değerlendirilmesidir. Tartışmada herkesin fikrine saygı duyulmalı, konuyla ilgili farklı yönlerin ortaya çıkarılması sağlanmalıdır. Tartışırken ikna edici bilgi ve fikirlerin ortaya konulması, yazılacak konu hakkında bir sınırlandırma yapılabilmesinin önünü açar.
d) Gözlem: Belli bir konuda kişinin çevresindekileri veya belirlediği bir olayı çeşitli yöntemlerle izlemesidir. Gözlem yapılacak konu, durum veya olayla ilgili belirlenen bazı noktaların izlenmesi sonucunda pek çok bilgi edinilir ve bunlar belli bir düzen içinde kaydedilir.
e) Görsellerden yararlanma: Belirli bir konu hakkındaki fotoğraf, resim veya farklı görsel öğeler yazıya hazırlık aşamasında incelenebilir. Bunlar, konu hakkında bize yeni bakış açıları sunduğu gibi yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasına da yardımcı olabilir.
Paragraf ve Özellikleri
Bir yazının hazırlık aşamasında, yazılacak konu ile ilgili farklı teknik ve yöntemlerle çeşitli bilgiler edinilir veya düşünceler belirlenir. Elde edilen bu bilgi veya düşünceler belli bir sıraya konulduktan sonra konuyla ilgili paragrafların planlanması gerekir. Paragraf, kendi içinde bir anlam bütünlüğü taşıyan yazı parçasıdır. Bu yazı parçaları metin denen bütünü oluşturarak yazının düzenli bir akışa ulaşmasını sağlar. Bu bakımdan paragraf ve yapısı ile ilgili bilgilerin kazanılması ve uygulanması gereklidir.
Paragrafın Yapısı: Yazının anlam birimlerinden olan paragraf, bir metin gibi kendi içinde anlamsal bir bütünlüğe ve yapıya sahiptir. Her paragraf belirlenen konunun bir yönünü ele alır ve konuyla ilgili başka bir düşünceye geçildiğinde yeni bir paragraf kurulur. Metin içindeki işlevlerine göre paragraflar giriş, gelişme ve sonuç paragrafları olarak üç grupta incelenebilir.
Giriş paragrafı, genellikle üzerinde durulacak kavram veya konuyla ilgili genel bir cümleyle başlar. Konuyla ilgili üzerinde durulacak noktalar sonraki cümlelerde hissettirilir. Bu paragraflarda konuyla ilgili kesin yargıları içeren cümleler yer almaz. Bir paragrafa başlamanın çeşitli yolları vardır. Konuyla ilgili bir soru sorularak, ele alınan konu veya kavramın tanımı yapılarak, herhangi bir olay veya küçük hikâye anlatılıp veya daha farklı biçimlerde paragrafa başlanabilir.
Gelişme paragrafı, girişte ortaya konulan düşünce, bilgi veya olayların açıklandığı bölümdür. Bu tür paragraflarda konuyla ilgili örnek, deneyim veya çeşitli bilgilere yer verilebilir. Gelişme paragrafı, ele alınan konunun farklı yönlerini ortaya koyduğu için birden fazla olarak planlanabilir. Çünkü uzun yazılarda veya konunun ayrıntılı olduğu metinlerde yeni bir düşünce için yeni bir paragrafa geçmek yararlı olacaktır.
Sonuç paragrafı, yazının bir sonuca bağlandığı bölümdür. Sonuç paragrafları genellikle gelişme paragrafında ortaya konanları bir yargıya bağlama işlevi görür. Bu paragraf, gelişme paragrafına göre oldukça kısa olmalıdır. Kısa ve etkili cümlelerin yer aldığı sonuç bölümleri yazının niteliğini artırır.
Her paragraf belli bir düşünce etrafında kurulur. Bu düşünce başka yardımcı düşüncelerle desteklenir.
Paragrafta düşünceyi geliştirme yolları şu şekilde sıralanabilir:
a) Tanımlama: Bir kavram, durum veya olgunun açıklanarak ne olduğunun ortaya konulması “tanımlama” kavramı ile ifade edilir. Tanımlama cümleleri “Bu nedir?” sorusuna cevap verir. Söz gelişi, “Şiir, duyguların dil ile etkili bir biçimde anlatıldığı yazı türüdür.” cümlesi bize şiirin tanımını vermektedir. Tanımlar paragrafta açıklamaların yapılacağı bölümlerde kullanılır ve açıklama için gerekli temel bilgileri verir.
b) Karşılaştırma: Birden çok kavram, durum veya öğenin belli ölçütler kullanılarak birbiri karşısındaki benzerlik veya farklılıklarının belirlenmesidir. Paragraflarda herhangi bir durumun daha açık bir biçimde ortaya konabilmesi için çeşitli karşılaştırmalara gerek duyulabilir. Örneğin “Hikâye, romana göre daha kısadır.” cümlesi iki edebî türü karşılaştıran bir cümledir.
c) Örneklendirme: Bir düşünce veya duygunun daha açık bir hâle getirilmesi için belli örneklerin sunulmasıdır. Örneklendirme cümleleri paragrafta anlatılanları somutlaştırmaya yardımcı olur. “Yazmak uygun kelimeleri gerekirse yıllarca beklemek demektir. Yahya Kemal’in bir dizesi için ‘serin’ kelimesini yirmi yıl sonra bulması gibi.” cümlelerinde ikinci cümle birinci cümleyi örneklendirmektedir.
ç) Tanık Gösterme: Bir duygu veya düşüncenin daha etkili kılınması veya ikna edici olması için bir başkasının sözünün alıntılanmasıdır. Söz gelişi, “Denemeler kişisel yazılardır. Öyle ki ünlü deneme yazarımız Nurullah Ataç deneme için: ‘Deneme benin ülkesidir.’ der.” cümlelerinde denemenin “kişisel” olduğu düşüncesini desteklemek için Nurullah Ataç’ın sözüne başvurulmuştur.
d) Benzetme: Bir kavram veya varlığı bir anlam ilişkisi kurarak başka kavram veya varlıklara benzetmektir. Benzetmelerde genellikle benzeyen ile benzetilen arasında ortak bir yön bulunur. “Yazarlık engin denizlerde kürek çekmeye benzer. Yol alabilmek için çok sabırlı olmalı ve denizin sesini iyi dinlemelisiniz. Bembeyaz bir sayfaya yazmaya başladığınızda da aynı bir denizci gibisinizdir.” cümlelerinde anlatımı etkili kılmak için benzetmeye yer verilmiştir.
e) Sayısal Verilerden Yararlanma: Ele alınan konunun daha ikna edici bir şekilde sunulması için bazı araştırma sonuçlarının sayısal verilerini kullanmaktır. Örneğin “Türkiye’de okuma alışkanlığı ne yazık ki istenilen düzeyde değil. Son yıllarda yapılan bir araştırmaya göre ülkemiz, kitap okuma oranında 173 ülke arasında 86. sırada yer alıyor.” cümlelerinde sayısal bir bilgi verilerek ilk cümledeki tez desteklenmiştir.
b.Yazma Sürecini Uygulama
“Yazma Süreci” başlığı altında verilen aşamaların her birini uygulayarak aşağıda verilen kavramlardan biri hakkında defterinize bir deneme yazınız. Metninizi yazarken paragrafların yapısına dikkat ederek düşünceyi geliştirme yollarını kullanınız ve yazım kurallarına dikkat ediniz.

Düşünceyi Geliştirme Yolları/Yöntemleri

1. TANIMLAMA
Bir varlığı, bir kavramı temel niteliğiyle belirtmedir. Yazılarda çoğunlukla soyut kavramlar tanımlanır. Yazar, okuyucunun kafasında sınırları tam çizilemeyen bu kavramları tanımlayarak hem kavrama bakış açısını verir hem de okurun kavrama gücünü artırır.Kimi zaman sözlüksel tanımlara başvurulsa da çoğunlukla, yazar tanımlayacağı şeye, yazdığı savunduğu düşünceye uygun bir tanım getirmeyi dener.
Tanım cümleleri ya "... denir." ya da "...dir." şeklinde biter. "Bu nedir?", "Kimdir?" sorusunun yanıtı tanım cümlesidir.
"Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır."cümlesinde dilin tanımı yapılmıştır.
Örnekler
1. Stendhal, 1804'te Pauline'e yazdığı bir mektupta şöyle diyor:"... Gündelik sözcüklere verdiğimiz değişik anlamlar yüzünden yanlış yollara sürükleniyoruz. Sözcüklerin gerçek anlamlarını bulmaya çalışalım. Örneğin; "erdem" sözcüğünün büyük insan toplulukları için yararlı bir şeyler yapmak anlamına geldiğini düşünmek gerek. "Eğitim" sözcüğünün de kişioğlunun kafasını, ruhunu biçimlendirmek olduğunu bellemeli."
Bu parçada "erdem" ve "eğitim" kavramları öznel bir biçimde tanımlanmaktadır.
2. Halk, senin benim, bütün teklerin buluştuğu, damlaların gök, elin ayağın beden, akılla duygunun kafa olduğu değişik renk, ses ve kokuların kaynaştığı, birliğe vardığı yerdir.
Bu cümlede halk, bireylerin maddi ve manevi bir birleşimi olarak tanımlanmıştır.
Örnek: SORU 
Korku bir ruh hâlidir, ikide bir gelip giden, bizi yoklayan, dengeleyen... Yüreklilik ise büyük korkular önünde kendimizi yitirerek yaptığımız atılımdır. Her şeyi göze almak değildir, ölüme, tehlikeye meydan okumak değildir, yapacak başka bir şey
olmaması hâlidir.
Bu parçada düşünceyi geliştirmek için daha çok aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? (1981 / II)
A) Betimlemeye
B) Tanımlamaya
C) Karşılaştırmaya
D) Tartışmaya
E) Örneklendirmeye

ÇÖZÜM: Parça 'korku'nun tanımıyla başlamış, arkasından 'yüreklilik'ln tanımıyla devam etmiştir. 'Korku'nun tanımı 'yüreklilik'! daha iyi kavramamız bakımından yapılmıştır. Cevap: B
2.ÖRNEKLEME
Soyut kavramları, düşünceleri belirgin kılmak için uygulanan bir anlatım yoludur. Örnekleme soyut bir düşünceye somutluk katar, yazının anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu nedenle en sık kullanılan anlatım yoludur.
Yazıdaki Örnekler, yazarın okuduklarından, dinlediklerinden seçilmiş olabileceği gibi yaşadıklarından, duyup gözlemlediklerinden de seçilmiş olabilir. Yazıda bir sanatçı ya da eser adı verilerek de Örnekleme yapılabilir.
Örnek:
Ben her okuduğum romanda asıl kendime yaklaştığıma inanıyorum. Her biri çok yanlı gerçeğimizi belli bir yandan açar bana. Neden söz ederse etsin, beni, başkalarını, yaşamayı tanıtır. Balzac "Eugenie Grandef'i yazmasaydı, gecem gündüzüm bencillerle geçtiği hâlde nerden bilecektim bencilliği? "Kızıl ile Kara" olmasaydı benim de öz geçmişimden haberim olmayacaktı. Goste Berling'le kuzeyi dolaşmasaydım, en soğuk geçen kışları bile sevmez, bahar gelince de toprağın coşkusuna kapılmazdım ki.
Yazar, "Roman okumak, kişinin kendisini, başkalarını, yaşamı tanımayı öğretir." düşüncesini bazı eserlerden öğrendiklerini Örnekleyerek kanıtlamaya çalışıyor.
Örnek: SORU
Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Burada kerpiç bir duvardan İyonya tarzında bir sütun başlığı fırlar; bir türbe merdiveninin basamağında bir Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir baş görünür. Ahi Şerafettin'in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanları bekler. Bu yüzden Aslanhane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır.
Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerin hangisine özellikle başvurmuştur? (1982/11)
A) Örneklemelere ağırlık verme
B) Öyküleyici anlatım yolunu seçme
C) Konuyu tartışma içinde sunma
D) Okurun hayal gücüne dayanma
E) Kanılarını öne çıkarma
ÇÖZÜM: Parçanın ilk cümlesinde "Ankara'nın, tarihinin şaşırtıcı birleşimlerle (tertipleriyle) dolu" olduğu belirtilmektedir. Sonraki cümlelerde ise bu birleşimi oluşturan kültür kalıntıları tek tek sayılmakta, yani Örneklendirilmektedir. Böylece ilk cümledeki savı inandırıcı kılmak için Örnekleme yöntemine ağırlık vermiştir. Cevap: A
3. KARŞILAŞTIRMA
Herhangi bir düşünceyi açıklamak için iki varlık, iki kavram arasındaki benzerlik ya da karşıtlıklardan yararlanmaktır. Karşılaştırma da somutlaştırmayı sağlayan bir yoldur.
Örnek:
Arı, on binlerce yıldır aynı işi en kusursuz biçimde yapar: Düzgün, geometrik ölçülerle peteğini örer ve topladığı bin bir çiçek tozundan, bir kimya laboratuvarının imbiklerinden daha üstün biçimde balını süzer. Oysa insanoğlu uğraştığı on binlerce işi binlerce yıldır giderek geliştirmekte ve hâlâ en kusursuza ulaşmaya çalışmaktadır, işte insan budur.
Bu parçada insanla arı karşılaştırılarak verilmiştir. Bu karşılaştırmadan "İnsanoğlu, uğraştığı işi giderek geliştirmekte ve kusursuzluğa ulaşmaya çalışmaktadır." ana düşüncesine ulaşılmıştır.
Örnek: SORU
İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur; eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.
Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerden hangisi daha ağır basmaktadır? (1981 /1)
B) Kanıtlama D) Karşılaştırma A)Benzetme C) Örneklendirme E) İlişki kurma

ÇÖZÜM: İnsanda bilginin kuşaktan kuşağa aktarıldığı o nedenle insanlığın sürekli ilerlediği, oysa hayvanlarda bu olguların söz konusu olmadığı anlatılmış, insan ile hayvan arasında karşılaştırma yapılmıştır. Cevap : D
Karşılaştırma üç biçimde yapılır:
1) Benzerliklerden Yararlanma 
Varlık ya da kavramların yalnız benzeyen yönleri ele alınarak karşılaştırma yapılır.
Örnek:
Andre Maurais'ya göre hikâye, romandan çok tiyatroya yakın bir türdür. Tiyatro gibi onun da sağlam bir çatıya, örgüye, becerikli bir sona, kısacası bir "perde"ye ihtiyacı vardır. Hikâyeden film çıkarmak, romandan film çıkarmaktan daha kolay değildir. 
Bu parçada öykü ile tiyatronun benzer yönleri sıralanarak karşılaştırma yapılmıştır.
2) Karşıtlıklardan Yararlanma
Varlık ya da kavramların yalnız karşıt yönleri ele alınarak karşılaştırmaya başvurulur.
Örnek: SORU
Edebiyatın konusu insandır, doğadır; edebiyat bütün olanaklarıyla insanı tanıtmaya yönelmiştir. Eleştirinin konusu ise eserdir; amacı eseri tanıtmak ve değerlendirmektir. Edebiyatta dolaysız bir yaratma söz konusudur. Eleştirmen ise dolaylı yaratan kişidir. Yargılanan bir eser olmadıkça eleştiri de olmaz.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? (1988/11)
B) Karşılaştırma D) Tartışma A) Örneklendirme C) Tanımlama E) Öyküleme 
ÇÖZÜM: Bu parçanın anlatımında kullanılan yöntem "karşılaştırma"dır. "Edebiyat" ile "eleştiri" konuları yönünden; "edebiyatçı" ile "eleştirmen" yaratmadaki nitelikleri yönünden karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmada ayrı yönler ele alınmıştır. Cevap: B
3) İlişki Kurma
İki olay ya da iki durum arasındaki benzerlikten yararlanarak düşüncenin somutlaşması sağlanır.
Örnek:
Okulda iken tahta sıraların üstüne isimlerini çakıyla kazıyan arkadaşlarımız vardı. Bir gün bunlardan birisine:
- Ne işe yarayacak bu? diye sormuştum. Küçücük bıçağın ucuyla tahtayı oymaya devam ederek düşünmeden cevap verdi:
- Hiiçç... yarına kalır.
Günlerden bir gün Persespolis'i geziyordum. Şehrin girişindeki aslanlı kapının duvarında isimlere rastladım. Bunlar, vaktiyle harabeleri gezmeye gelmiş her milletten gezginlerdi. Herkes zamanla yumuşamış taşlara kendi adını kazımıştı. Bunlardan tarihin büyük duvarlarına tutunmak isteyen insanların duygularını gördüm. Sanırım içlerinden birini okul arkadaşım gibi yakalayıp davranışının sebebini sormak mümkün olsaydı, aynı cevabı verecekti.
- Hiiçç.... Yarına kalır.
Bu parçada "bilinçli" olmamakla birlikte sözün uçup gideceğini, ama yazının, böylece insanın yarına kalacağını düşünenlerin davranışı verilmektedir. Yazar, arkadaşı ile gezginlerin davranışlarındaki benzerlikleri arasında ilişki kurarak düşüncesini sunmuştur.
4. TANIK GÖSTERME VE ALINTI YAPMA
Bir düşünceyi savunmak, doğruluğunu kanıtlamak için aynı görüşü paylaşan, destekleyen bir kişinin -kimi zaman karşıt görüşün yanlısı bir kişi de olabilir- yazılarından veya konuşmalarından alıntı yapmaktır. Tanıklığına başvurulan kişinin sözü edilen konuda yetkin olması gerekir. Yazar, bu yetkin kişinin sözünü ya kendi sözü hâline getirir (dolaylı anlatım) ya da sözünün tamamını veya bir bölümünü tırnak içinde vererek kullanır (doğrudan anlatım).
Tanık gösterme iki yolla gerçekleşir: Yazar, ya tanığın sözünden yola çıkarak, onun inandırıcılığına dayanıp düşüncelerini geliştirir ya da kendi görüşünü belirttikten sonra tanığa başvurarak düşüncesini inandırıcı kılmaya çalışır. Tanık gösterme atasözleriyle de yapılır.
Örnek: SORU
Andre Gide bir yazısında şöyle der: "Sanatçının konusu insandır. Bir insanın yaşamı o insanın düşlerinin de kaynağıdır." Bu söze katılıyorum; çünkü yaşananlarla düşler iç içedir. Sanatçı, yazar, ozan da insan yaşamını, insan düşlerini bir yapıtta gerçeğe dönüştürendir. Başkasına, geleceğe bakandır. Kendi yaşadıklarına, düşlerine herkesi ortak edendir.
Bu parçada yazarın, Andre Gide'den bir alıntı yapmış olmasının nedeni aşağıdakilerdenözellikle hangisi olabilir? (1981 / II)
A) Anlatımına akıcılık kazandırma
B) Okuyucunun ilgisini çekme
C) Sanatçı konusundaki görüşlerini inandırıcı kılma
D) Karşıtlıklardan yararlanarak düşüncesini geliş­tirme
E) Yaşamla sanat eseri arasındaki ilişkiyi kanıtlama 
ÇÖZÜM: Bu paragrafta yazarın düşüncesi şudur: "Sanatçı insanı konu alır ve onun yaşamını, düşlerini bir yapıtta gerçeğe dönüştürür." Bu görüşünü inandırıcı kılmak için, Andre Gide gibi ünlü bir sanatçının aynı konudaki bir sözünü paragrafına katıyor, görüşün doğru olduğuna bir kanıt olarak kullanıyor. Cevap:C
Yazıda tanık göstermeye ve alıntılamaya başvurulmasının nedeni, öne sürülen düşüncenin inandırıcı olmasını, kanıtlanmasını sağlamaktır. Bu yüzden atasözleri, özdeyişler düşünceyi inandırıcı kılmak için kullanılabilir.
Örnek:
Herkesi her yönüyle bağışlamak bir bakıma herkesi kendinden küçük görmek, kendini herkesten büyük görmek değil midir? Küçüktür, ne yaptığını, ne dediğini bilmez, bağışla; diye diye kişi kendini ne kadar çok yüceltir. Atalarımız boşuna dememişler: "Bağışlamak büyüklüğün ünündendir." Dahası herkesi bağışlamak, biraz olsun tanrısallık, insanüstülük sınavında bulunmak değil midir?
Yazar bu paragrafta düşüncesini inandırıcı kılabilmek için atasözünden yararlanma yoluna gitmiştir.
5. SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA
Düşüncelerin kanıtlanması, inandırıcı kılınması için araştırma sonuçlarından yararlanma yoluna gidilir.
İstatistiklerin -sayılara karşı beslenen güvene bağlı olarak- inandırıcı etkisi, savunulan düşüncelerin sayısal verilerle desteklenmesini getirmiştir.
Güvenilir kaynakların sunduğu verilerin kullanılması yazarın inandırıcılığını büyük ölçüde artırır. Ancak genelleşmiş istatistik bilgiler ve kasıtlı olarak veritenler güvenirliği sarsar.
Örnek: SORU 
(I) Dünyanın en güzel, en lezzetli inciri Türkiye'de yetişir. (II) Yıllık üretim 185 bin ton civarındadır. (III) Kalkınabilmemiz için bu üretimi daha da artırmalıyız. (IV) Öteden beri dışa sattığımız mallar arasında incir önemli bir yer tutar. (V) Bu da incirlerimizin dış ülkelerde nasıl arandığını gösterir.
Bu paragrafı oluşturan cümlelerden hangileri, ötekilere göre daha kesin bir biçimde ve kolaylıkla kanıtlanabilir yargılar niteliğindedir? (1981 /I)
A) I. ile V. B) I. ile IV. C) I. ile III. D) II. ile V. E) II. ile IV. 
ÇÖZÜM: İncir'in yıllık üretiminin 185 bin ton olduğu sayısal verilerden yararlanarak kanıtlanabilir. Yine incirin dışa satılan maddeler arasında önemli bir yer tuttuğu da sayısal verilere bakılarak tespit edilebilir. Cevap : E
6. SOMUTLAMA
Soyut kavramları benzetme yoluyla açıklamaktır. Kavram, benzetilen varlığın bazı nitelikleriyle kavratılmaya çalışılır. Bu yolla kavram zihinde canlanır, görünürlük kazanır.
Örnekleme, tanımlama, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarında somutlamaya başvurularak düşünce kolayca kavratılır.
Örnek: 
Benim ruhum hava ile dolu bir şişeye benzer. Bu şişe hiçbir zaman hayat kaynağı olan oksijenden mahrum kalmaz. Bu şişenin içindeki havayı bir boşaltgaç ile istediğiniz kadar boşaltmaya çalışınız, yine içinde biraz olsun oksijen kalır. Ruhumun kanına can veren manevi oksijen de "ümit'tir.
Soyut bir kavram olan ümit, oksijene benzetilerek somutlaştırılmıştır.
7. SOYUTLAMA
Düşünceleri; somut kavramlara, soyut anlamlar vererek açıklamaktır.
Soyutlama yoluyla anlam yoğunlaştırılır. Okurun bilgi ve yaşam birikimine bağlı olarak yorumu sağlanır. Kavramın netleşmesi, okurun çağrışımına bağlıdır. Bu yol daha çok şiirde kullanılır. 
Örnek: 
Saat Çini vurdu birden: pirinççç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluklardan
Kasketimi üstüne eğip acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli bir köşedeydin
8. BENZETME
Çoğunlukla cümle düzeyinde kullanılan, anlamı zenginleştirmeyi amaçlayan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Paragrafın içinde yer yer bulunur, anlatıma güç katar.
Benzetme, aralarında benzerlik olan iki şeyden benzerlikçe zayıf olanı güçlü olanla anlatmaktır.
  • Erkenden yağan yoğun kar, sanki beyaz bir ölümdü.
  • Bu olaydan sonra kendimi kuş gibi hafif hissediyorum.
  • Bülbülün güle kavuşması gibiydi iki sevgilinin buluşması.
  • Güneş bu sabah, dalından koparılmış taptaze portakalı andırıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şiirde İmge

İMGE ♦ İmge (hayal), şiiri şiir yapan, onun özünü oluşturan öğelerden biridir.  “İmgesiz sanat olmaz; şiir ise hiç olmaz.” “Şiir, imgelerle düşünme sanatıdır.”  gibi birçok söz vardır ki şiirde imgenin önemini vurgular. İMGENİN VARLIK NEDENİ ♦ Dil, bilindiği gibi sınırlı sayıda sözcükten oluşur. Sözlükler, bir dildeki sözcüklerin tamamını olmasa da önemli bir kısmını bir araya getiren eserlerdir. Örneğin TDK’nin Türkçenin en kapsamlı sözlüğü olan Büyük Türkçe Sözlük’ünde 616.767 söz varlığı bulunmaktadır. Peki, bu söz varlığı, insanın duygu, düşünce ve hayal dünyasını ifade edebilmesi için yeterli midir? Ya da evrende var olan her şeyin karşılığı dilde de var mıdır? Kuşkusuz, ne insanın duygu, düşünce ve hayal dünyasına ne de evrenin zenginliğine bir sınır çizilebilir. Dilin bu sınırlılığı karşısında insan bazen kendini ifade etmekte yetersiz kalabilir.  Orhan Veli ‘nin “ Bir yer var, biliyorum/ Her şeyi söylemek mümkün/Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum/Anlatamıyorum “di...

Şiir

Şiir Sanatı Ile İlgili Temel Kavramlar Ve Bilgiler Şiir kavramı  tarih boyunca binlerce kez tanımlanmıştır. Bu tanımların hepsi birbirinden farklıdır ve pek çoğu da yanlış olarak nitelendirilemez. Çünkü çoğu zaman duygulara seslenen şiir, farklı yorumlara açık bir edebî tür olduğu için şiirin kesin bir tanımının yapılması da zordur. Şiir , Türkçe Sözlük’te şu ifadelerle açıklanmaktadır: “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk”. Bu tanımda “sembol, ritim, uyum” ve “bütünlük” kavramları dikkati çekmektedir. Bu kavramların pek çok şiir için anahtar kelimeler olduğu söylenebilir. Türk ve dünya edebiyatında şiirin dinî törenlerde söylenen ahenkli sözlerle birlikte ortaya çıktığı ve edebî türlerin en eskisi olduğu bilinmektedir. Şiir, dilin çok anlamlılığı ve ahenkli oluşu ile diğer edebî türlerden ayrılır. Şiirde bir araya gelen keli...

Edebi Sanatlar

1.)TEŞBİH(BENZETME) Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüzü olanı güçlü olana benzetmektir. Benzetmede dört unsur bulunur: a)Benzenen b)Benzetilen c)Benzetme Yönü d) Benzetme Edatı Bu öğelerin kullanılıp kullanılmaması açısından da üç çeşit benzetme vardır: Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi. Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu. Benzeyen Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin Binalar kale gibi olduğundan içeri girilemiyordu.  B.tilen B.nen B.E Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? B.tilen B.yen  Karısına yıllarca cehennem hayatı yaşattı. B.tilen B.yen  Muavin,yolculara: Pamuk eller cebe!    diye bağrıyordu. B.tilen B.yen 2.İSTİARE(EĞRETİLEME)   Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır. a.)Açık İstiare: Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiar...